13 Temmuz 2012 Cuma

BİN BİR HAKKI VAR


Karalayıp gitme güzel bahtını
Sonra yitirirsin tacın tahtını
Düşünmeden yeme komşu hakkını
Komşunun komşuda bin bir hakkı var.

Oturup kalkarsın ağayla beyle
Uyma yalancıya doğruyu söyle
İnsanları kırma iyilik eyle
İnsanın insanda bin bir hakkı var.
 
Sakın uymayalım sözün bilmeze
Sevindir yetimi bak bir öksüze
Yaşam geçip gider bahardan güze
Mevsimin mevsimde bin bir hakkı var.



Yetimle öksüzün hakkı yenilmez
Sanma ki ölenler geri dirilmez
Bir adet buğdayın hakkı verilmez
Ekip de biçenin bin bir hakkı var.

Yalandan öteye başka yol var mı?
Söyleme yalanı dilin hakkı var
Doğru ol da Hak’tan bekle yardımı
Kulların kullarda bin bir hakkı var.

Doğru olsun özün ile sözlerin
Silinip gitmesin dünya izlerin
Göçersin dünyadan açık gözlerin
Okuyup yazanın bin bir hakkı var.

Yaradan’ı tanı bir de insanı
Öldürür Taci’yi yalanın zan’ı
Yaşam sondur artık gitme zamanı
Yaradan’ın kulda bin bir hakkı var.

17 Şubat 2000

2 Temmuz 2012 Pazartesi

YANDIM SİVAS'TA


Dokuz yüz doksan üç Temmuz ayında
Yönümü çevirdim, doğru Sivas’a
Omuzlarda sopa, ellerde asa
Öldürdüler beni, yandım Sivas’ta

Güle, güle gittim, yolda son hızla
Kavuşmak istedim büyük bir hazla
Göründü Sivas’ım edayla, nazla
İki Temmuz günü yandım Sivas’ta

Üstümüzde alev, yürekte ateş
Yitirdim yolumu bulamadım eş
Otuz beş insanı yaktı bin kalleş
Onlar yandı ben de yandım Sivas’ta







Sivas’ın malına etmedik tamah
Kültür binasında dönüldü semah
Söyleve baktılar dediler günah
Onlar yandı ben de yandım Sivas’ta

Madımak otelde biz seksen kişi
Bizi yakmak imiş Sivas’ın işi
Ne valilik geldi, ne bilir kişi
Madımak yanarken, yandım Sivas’ta

Konuşmak istedi bay Aziz Nesin
Titredim korkudan çıkmadı sesim
Asım Bezirciyle şu bizim Nesim
Onlar yandı ben de yandım Sivas’ta

Talanlar başlarsa, bitmez soygunlar
Tutuştu Madımak, yandı aydınlar
Yaman dostlar yandı, nerde baygınlar
Sivas yandı ben de yandım Sivas’ta

Neronlar ateşe verdi Sivas’ı
Kirlendi toprağım, kirli havası
Sordum, bitmez derler, Sivas davası
Sivas yandı ben de yandım Sivas’ta

04-05 Temmuz 1993

Tacettin Kekeç

27 Haziran 2012 Çarşamba

SİGARAM


İnce ince kıydım güneşe serdim
Yandın dudağımda, sırrımı verdim
Gündüzde, gecede, paylaştın derdim
Sen bana küssen de ben küsemedim

Seninle nice işler başardık
 İçmeyene içsin diye koşardık
Sarhoş olur bendimizden taşardık
Sen bana küssen de ben küsemedim

Kırkbeş sene içtim, darılamadım
Senden başkasına sarılamadım
Seninle yaşarken durulamadım
Sen bana küssen de ben küsemedim


Düze çıkarmadın, koydun batağa
Altmış beşten sonra düştüm yatağa
Şimdi döndürmezler solumdan sağa
Sen bana küssen de ben küsemedim

Yatağım paylaştın, benle kışladın
Kanım zehirledin, etim haşladın
Mindere çıkmadan yaktın tuşladın
Sen bana küssen de ben küsemedim

Sıhhatli olsam da içsem diyorum
Severek içime çeksem diyorum
Hayalen de olsa seni yiyorum
Sen bana küssen de ben küsemedim

Doktorlarım seni çaldılar benden
Damarlar kurumuş ne gelir elden
Taci sazın çalar beş ayrı telden
Sen bana küssen de ben küsemedim
Sen öl desen bile ben ölemedim

28 aralık 2010

22 Haziran 2012 Cuma

İstanbul Diyor ki


Beni terk ettiniz kendi halime
Derdim anlatayım bin bir kelime
Bırakmayın hainlerin eline
Geçmişime bakıp görmediniz ki.

Size nasıl sayam şu dertlerimi
Doldurup durdunuz denizlerimi
Yaktınız yıktınız eserlerimi
Yazıp çizenleri görmediniz ki.



Altın boynuz idi Haliç’in adı
Çöple doldurdunuz o Sadâbad’ı
Kokuyor denizler kalmadı tadı
Marmara kirlendi görmediniz ki.

Bir bakın Fatih’ten, Fener, Balat’a
Haliç’te yatıyor koca Galata
Harabe bir halde o son durakta
O da batıp gider görmediniz ki.

Ne surlarım kaldı ne de kalesi
Benim simgem idi o Kız Kulesi
Fatih Sultan Mehmetlerin beldesi
Virane olmuşum görmediniz ki. 





Uzaktan yakından beni övenler
Üzerimde yaşar kanım emerler
Harap Ayasofya viran kemerler
Gözleriniz açıp görmediniz ki

Öbek, öbek doldurdunuz çevremi
Yandı ormanlarım takın beremi
Yaralıya merhem sürmek çaremi
Yandım yaralandım görmediniz ki
  
Taşa çevirdiniz Beşiktaş’ımı
Sebepsiz ezdiniz benim başımı
Artık gelip silin akan yaşımı
Kalmadı yeşilim görmediniz ki.

Galata Kulesi ve de Topkapı
Sorarım kaldı mı eski bir yapı
Bir gün elde kalır yırtık bir tapu
Paylaşırlar beni görmediniz ki.





Acımadınız ki o Çamlıca’ya
Katlanıyor acılardan acıya
Yukarıdan aşağı in Kanlıca’ya
Yalılarım yandı görmediniz ki.

Sevin Kadıköy’le Üsküdar’ımı
Ağlayıp giderim duyun zarımı
Size verdim toprağımı varımı
Aldınız varlığım görmediniz ki.

Kırmayın Dünya’nın dönen çarkını
Başıma yıktınız evim barkımı
Kuşa çevirdiniz Taksim Parkını
Parklarım yok oldu görmediniz ki


Emirgan’da lâle bahçelerimi
N’ olur koparmayın çiçeklerini
Ortaköy Yeniköy göz Bebeğimi
Nasıl paylaştılar görmediniz ki.

Topkapı’nın altı güzel Gülhane
Emirgan da kayıp oldu çayhane
O güzel kıyılar doldu meyhane
Çalıp çırpanları görmediniz ki.

Baktım Beyoğlu’nun sokaklarına
Güzelleri düşmüş bataklarına
Sözüm kıymet bilmez salaklarına
Çiçek Pasajımı görmediniz ki.


Ne Sarıyer kaldı nede Beykoz’u
Orman yakanların kalmadı kozu
Zengini fakiri kaçırdı dozu
Yakıp yıkanları görmediniz ki.

Eyüp Sultan’ımdı pirlerin piri
Görün ki gidenler dönmüyor geri
Güzel idim kurulduğumdan beri
Sizler güzelliğim görmediniz ki

Şişli’den bakarım Nişantaşı’na
Sormadınız neler gelmiş başına
Cihangir’in altı Kabataş’ıma
Neler olduğunu görmediniz ki.





Cinayet işlenir serimi seri
Gidenler söylenir dönmeyiz geri
Yok, oluyor Osmanlı’nın eseri
Yanan eserlerim görmediniz ki.

Balıkçılar katletmesin balığım
Devam edip gitsin canlı varlığım
Bozulmasın denizlerde sağlığım
Marmara depremim görmediniz ki

Anlatın Dünya’ya özelliğimi
Kaybettirmen bana şu benliğimi
Görmek ister Dünya güzelliğimi
Âşık olanlarım görmediniz ki.

Saymakla bitmiyor benim dertlerim
Siz işkence yapın ben sabrederim
Bir gün gelir elinizden giderim
Elden gidenleri görmediniz mi?

Artık değiştirin siz bu düzeni
Yaşatmayın orman yakıp gideni
El ele verip de koruyun beni
Siz insanlar beni sevmediniz mi?

17 Ocak 2002

19 Haziran 2012 Salı

KÜL OLDUM


Sen benim gönlümde gül’den bahçemsin
Aşkımla yeşerdin, açtın gül oldun
Damarımda  kansın dilde hecemsin
Gizledim aşkımı yandım kül oldum
 
Gurbet elin sokağında, yolunda
Hep dolaştım durdum sağın solunda
Ölmeyi istedim senin kolunda
Koştum sana doğru aktım sel oldum



Seninle yaşadım kışı baharı
Hasretin içimde sönmüyor gayrı
Kalbimi dağladı aşkın buharı
Yandım senin için yandım kül oldum

Gözlerin gülmezse tutuyor sara
Sen olmazsan, Taci düşüyor dara
Ak olsun bahtımız, olmasın kara
Yandım aşkın ile, yandım kül oldum

19/06/2012

Tacettin kekeç

18 Haziran 2012 Pazartesi

2012 BABALAR GÜNÜ

Başıma taç yaptım, süsledim seni
Ayağın altında turabım baba
Sattın ceketini okuttun beni
Bu dünyada sensiz harabım baba


Babasız, anasız nasıl gülerim
Arkanızdan ağlar yaşım silerim
Sizi her an anar, rahmet dilerim
Okuduğum Kur'an kitabım babam




Senden ayrılalı tam on dört sene
Babalar gününde sensizdim yine
Sensiz geçen anım sığmıyor güne
Çözsem de tutmuyor hesabım baba 


Hasretimle yandın, yandırdın baba
Taci'yi köşküne kondurdun baba
Çekilen ayrılık gelmez hesaba
Yazsam da okunmaz kitabım baba


17/06/2012

8 Haziran 2012 Cuma

HASTANE


Bekliyorum hasta, hasta kuyrukta
Baktım personelin keyfi dorukta
Bir yere gidemem sual sorup da
Beni düşünceye saldın hastane.
 
Akşam yattım sabah ameliyata
Alıp indirdiler bir zemin kata
Vurdular narkozu iliğe ete
Karardı şu dünyam daldım hastane.

İki koldan akar şişeden serum
Oksijenle kan’ı ister doktorum
Sordum doktoruma yapmadı yorum
Neden sonra nefes aldım hastane.

Duyan dostlar koşuştular yanıma
Aldığım kan dokunuyor kan’ıma
Canlarım oturmuş sağım soluma
Akan damlaları saydım hastane.

Bir yandan akıyor kan’ım drenden
Başım alamadım gelip gidenden
Bu gün haber aldım Akın Kerem’den
Özlediğim sesi duydum hastane.

02 Ekim 2004

GÜMRÜKÇÜNÜN GÜNLÜĞÜ


Sabah dokuz işe başlar tescille
Her söze katlanır yemeden sille
Dikkat et gümrükçü gitmesin kelle
İşin sabır gücün sabır gümrükçü.

Ambara girersin bulunmaz malın
Ararsın yorulursun kırılır belin
Sakın çok söz etme kızmasın kelin
Sabır eyle bulacaksın gümrükçü.

Yaptırırsın kimya hane tahlili
Güçlük varsa dağıtırsın camili
Bankalardan çeki alır hamili
Yalın taban koşacaksın gümrükçü.

Beyan noksan ise ceza on katı
İtirazın on beş olmaz on altı
Sabahları yolda yapar kahvaltı
Bilmediğin soracaksın gümrükçü.

Ambardaki malın yarısı yırtık
Adı rezervedir ederler tırtık
Manifesto varsa olmaz hırsızlık
Ah vah ile günün geçer gümrükçü.

El vergisi can sevgisidir derler
El vermezse işe bakmaz giderler
Tek liraya bile boyun eğerler
Kendini alıştır adın gümrükçü.

İş bitince masraf tanımaz tüccar
Yapar kaçakçılık yurtdışı kaçar
Komisyon bedeli gözüne batar
İnsanları tanı be hey gümrükçü.

Çalış çırpın cepte yoktur metelik
Sende yoktur hiç kimseye gebelik
Alnı açık gezer ölmedi mertlik
Para sende derler adın gümrükçü.

Tarifedir beynin kanun sözlerin
Gönlün zengin yükseklerde gözlerin
Yaşam bir çiledir düşünme derin
Uydur tarifeye adın gümrükçü.

Memurla tüccarın gözü sendedir
Derler gümrükçüsün kasa sendedir
Kazancın dillerde gözde perdedir
İnanmazlar sana adın gümrükçü.

Yaşantımı yazdım inanın bana
Dorudan sapamam kıyamam cana
Para değil derdim bu bir yansıma
Anladım ki Taci, adın gümrükçü.

19 Mayıs 1966

Düşlerim


Geçen yıllarımı geçirdim gözden
Vatan hasretini çekerim özden
Gurbet kelimesi düşmüyor sözden
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

Yoruldum yâd elde hep koşa,koşa
Otuz üç yaş bitti kar yağdı başa
Dilerim emeğim gitmesin boşa
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

Bazen bıktım derim şu yâd elinden
Gurbeti,hasreti düşürmem dilden
Kâğıdım kalemim düşmez elimden
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

Babama yalvardım affet kusurum
Yazdığın şiiri her gün okurum
Necdet’in diyor ki vallah susuzum
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

30 EKİM 2004
Necdet KEKEÇ / Köln

DOKTORUM


Doktoruma gittim yazdı raporum
Durmadan raporum açar okurum
Yalvardım doktora bildir durumum
Sonun ameliyat dedi doktorum.

Diyafram sinüste oluşmuş yara
Saklarım söylemem o nazlı yara
Analiz’im yaptım ben kare, kare
Baktım ki doğruyu söyler doktorum.

Otuz eylül ameliyat günü’mü?
Unutturma Allah doğum günümü
Tattırma genç yaşta bana ölümü
Kesip dikeceğim dedi doktorum.

Üst, üste hastalık geldi haneye
Doktorum dedi ki yat hastaneye
Gerek var mı dedim bir bahaneye
Baktım acil diyor benim doktorum.

Doktorumun adı Kamil Alpay’dır
Gidip geliyorum kırk sekiz aydır
İğnesi ipliği elide yaydır
Baktım kesip dikmiş benim doktorum.
Sonsuz teşekkürler canım doktorum.

04 Ekim 2004

31 Mayıs 2012 Perşembe

SENİN YÜZÜNDEN

Usandım fetvadan kaçtım yad ele
Çalıştım, didindim dolmadı file
Siyaset yolunda saydın bin hile
Çıraksın dediler senin yüzünden


Ak olmazmış siyasetin karası
Yürekleri yakar kara parası
Kimselere kalmaz koltuk mirası
Çıraksın dediler senin yüzünden 


Dedim, ben uzmanım dedin ki diren
Ağırttılar başım tutuyor migren
Biz kazandık diye çaldılar siren
Arkamdan güldüler senin yüzünden


Mitingler yaparken yoktu bir sorun
Siyaset bu dedin yapmadın yorum
Bir yiğit çıkıp da demedi durun
Defterden sildiler senin yüzünden
Çıraksın dediler senin yüzünden

14/07/2011

USTA

Yaşantımız bir kör düğüm
Bir el at da çöz be usta
Bizden ayrı yapma düğün
Arkana bak gör be usta


Siz gülsünüz biz dikeniz
Erimeden tükeneniz
Yabanda çile çekeniz
Bilmiyorsan sor be usta


Yüzün başka sözün başka
Aç inlerken düştük aşka
Ara sıra çağır meşke
Halımızı sor be usta

30 Mayıs 2012 Çarşamba

BULMALI


Mevlana Bağdat’tan gelmiş Konya’ya
Hayat yalan diye küsmüş dünya’ya
Mecnun Leyla derken ermiş Mevlâ’ya
Söylersin Hak için Hakk’ı bulmalı.

Taptuk asasını vermiş Yunus’a
Asa’yı bulmazdı Yunus uyusa
O,da söylemiş ki yaşam buyuysa
Söylerim Hak için Hakk’ı bulmalı.


Ferhat Şirin için görmüş düşleri
Kerem Aslı için çekmiş dişleri
Soranlar olmamış nedir suçları
Söylerim Hak için Hakk’ı bulmalı.

Ruhsatı âlemi getirmiş dile
Arzu ile Kamber çekmişler çile
Hak beraber olsun Taci seninle
Söylersin Hak için Hakk’ı bulmalı

27Ocak 1981

BEBEĞİM


Kararını vermiş ne gelir elden
Aşkını söylüyor yürekten dilden
Mutluluk dilerim canı gönülden
Kına yakmış ellerine bebeğim
 
Yer etmiş kalbime ismin hecesi
Mutlulukla tütüp gitsin bacası
Bu gece son gece kına gecesi
Kına yakmış ellerine bebeğim



Yolunu ayırmış uçar kekliğim
Canından ayrılan bir tek ben miyim?
Hasretlikle yitirmişim benliğim
Kına yakmış ellerine bebeğim

Gördüm ağlıyorsun ıslak gözlerin
Biliyorsun artık bitmez özlemim
Seni ifadeye yetmez sözlerim
Kına yakmış ellerine Meleğim.

BAKTIM Kİ


Kimseler görmemiş yaşlı gözünü
Gurbet eli yakmış gider özünü
Düşürmez dilinden aşkın sözünü
Baktım ki yanıyor aşkın içinde
 
Aşkla eritiyor dağda karları
Burnuna kokuyor sıla dağları
Arşınlıyor bilinmeyen yolları
Baktım ki gidiyor aşkın içinde


Arıyor yenilik çıkmaz sokakta
Bilemiyor durmasını durakta
Dedi düştüm ayaklarım batakta
Baktım ki ağlıyor aşkın içinde

Bitmezmiş Dünya’nın yaşam öyküsü
Söylenir dillerde aşkın türküsü
Taci’nin üstünde yeşil örtüsü
Baktım ki gidiyor aşkın içinde.

20 Kasım 1994 

VURAMADIM

Kara, kara baktı kandım sözüne
Alev, alev yandı girdi özüme
Tırmandım dağlara, indim düzüne
Tutamadım o yaralı ceylanı


Kayadan kayaya geçti sekerek
Aşkın badesini gölden içerek
Baktı sarhoş oldum, serden geçerek
Vuramadım o yaralı ceylanı


Çıktı dağ başına zirveden baktı
Bütün avcıları peşine taktı
Kara, kara baktı içimi yaktı
Vuramadım o yaralı ceylanı


13/12/2008

25 Mayıs 2012 Cuma

42. YIL


Çeviririm bitmez takvim yaprağı
Çevirdikçe yaralıyor parmağı
Burnuma kokuyor sıla toprağı
Gidemem gelemem yakar içimi.

Bahçelerde meyveleri olmamış
Gidip gelenlerin kolu sarmamış
Gürün aynı Gürün kimse kalmamış
Gürün’ün hasreti yakar içimi.

Denizde yaşarken vurdum karaya
Sıra, sıra dağlar girdi araya
Kırk iki yıl hasret kaldım sılaya
Günler aylar yıllar yakar içimi.

28 Temmuz 2004




Resim : Gökpınar Gölü/Gürün

O YOL


Yalvarırım gel dön diye
Sesim duymaz bilmem niye
Yönün döndür Türkiye’ye
O yolu ben bekliyorum.

Günlerim geçmek bilmiyor
Gönlümde kaygı bitmiyor
Geceler bana yetmiyor
O yolu ben bekliyorum.

Duam kabul eyle Rabbim
Ben tükendim bitti sabrım
Ok sadakta el’de kargım
O yolu ben bekliyorum.

26 Ağustos 1998

OĞLUM


Tüm insanlar birdir, yok ayrılığı
Sen ayırım yapma, insan ol yavrum
Eğer varlıklıysa, bilmez darlığı
Dostluk zordur ama sen sürdür oğlum.

Tut nasihatimi sözümü dinle
Dost dediklerine sadık ol yavrum
Kötüye dost olma, iyilik eyle
Dostluk zordur ama sen sürdür oğlum.

Doğru ol yolunda ondan ayrılma
Öksüze yetime el uzat yavrum
Dostun cahil ise ona darılma
Dostluk zordur ama sen sürdür oğlum.

22 Mayıs 2012 Salı

Kaybolan yıllar

Sorup duruyorsun, bir bahaneyle
Yaşlanmışım artık kalmadı gaye
Gelen yok, giden yok gariphaneye
Akıp gitti yıllar, sayamadım ki

Ağaran saçlarım bozkıra döndü
Görenin gönlünde ateşi söndü
Devir o devirdi, gün de o gündü
Akıp gitti yıllar sayamadım ki.


22/05/2012

18 Mayıs 2012 Cuma

ŞÜKREYLE


Dünyanın bir üstü bir de altı var
Yağmur dolu yağar arkasından kar
Dünya geniş ama yattığın yer dar
Sabır eyle yaşamına şükreyle.

İbadetin eyle inan bahtına
Mal götüren var mı yerin altına
İyilik et otur Cennet tahtına
İnsan ol da yaşamına şükreyle.

Öksüzle yetime kaçma yardımdan
Rahmet okusunlar senin ardından
Yardımları bekle Yaradan’ından
Seni Yaradan’a her gün şükreyle.
 
Taci doğru söyler söylemez yalan
Ben zenginim diye eyleme talan
Gördün mü dünyada ebedi kalan
Kul olarak yaşadığına şükreyle.


27 Ocak 2002

ÜSTÜME


Gökyüzünde kara bulut
Döner üstüme,üstüme
Su doldurmuş testisine
Döker üstüme,üstüme.

Ağustos’ta sam rüzgârı
Eser üstüme,üstüme
Canan ağlar zarı,zarı
Söyler üstüme,üstüme.

Feleğin uzundur eli
Vurur üstüme,üstüme
Ağlayan gözlerin seli
Akar üstüme,üstüme.

Yaralarım pare,pare
Taci arar derde çare
Hastalığı bir bahane
                      Söyler üstüme,üstüme

TERSİNE


Dostum dedim kendin bilmez soysuza
Kaptırdım gönlümü,giden huysuza
Hızlı bir yaşamla yolun sonsuza
Yönümü tersine döndürdü şansım
 
Bir çırpıda oldu olmaz işlerim
Hasır altı oldu bütün suçlarım
Hakikat olmadı, gece düşlerim
Yönümü tersine döndürdü şansım

10 Ağustos 2006