27 Haziran 2012 Çarşamba

SİGARAM


İnce ince kıydım güneşe serdim
Yandın dudağımda, sırrımı verdim
Gündüzde, gecede, paylaştın derdim
Sen bana küssen de ben küsemedim

Seninle nice işler başardık
 İçmeyene içsin diye koşardık
Sarhoş olur bendimizden taşardık
Sen bana küssen de ben küsemedim

Kırkbeş sene içtim, darılamadım
Senden başkasına sarılamadım
Seninle yaşarken durulamadım
Sen bana küssen de ben küsemedim


Düze çıkarmadın, koydun batağa
Altmış beşten sonra düştüm yatağa
Şimdi döndürmezler solumdan sağa
Sen bana küssen de ben küsemedim

Yatağım paylaştın, benle kışladın
Kanım zehirledin, etim haşladın
Mindere çıkmadan yaktın tuşladın
Sen bana küssen de ben küsemedim

Sıhhatli olsam da içsem diyorum
Severek içime çeksem diyorum
Hayalen de olsa seni yiyorum
Sen bana küssen de ben küsemedim

Doktorlarım seni çaldılar benden
Damarlar kurumuş ne gelir elden
Taci sazın çalar beş ayrı telden
Sen bana küssen de ben küsemedim
Sen öl desen bile ben ölemedim

28 aralık 2010

22 Haziran 2012 Cuma

İstanbul Diyor ki


Beni terk ettiniz kendi halime
Derdim anlatayım bin bir kelime
Bırakmayın hainlerin eline
Geçmişime bakıp görmediniz ki.

Size nasıl sayam şu dertlerimi
Doldurup durdunuz denizlerimi
Yaktınız yıktınız eserlerimi
Yazıp çizenleri görmediniz ki.



Altın boynuz idi Haliç’in adı
Çöple doldurdunuz o Sadâbad’ı
Kokuyor denizler kalmadı tadı
Marmara kirlendi görmediniz ki.

Bir bakın Fatih’ten, Fener, Balat’a
Haliç’te yatıyor koca Galata
Harabe bir halde o son durakta
O da batıp gider görmediniz ki.

Ne surlarım kaldı ne de kalesi
Benim simgem idi o Kız Kulesi
Fatih Sultan Mehmetlerin beldesi
Virane olmuşum görmediniz ki. 





Uzaktan yakından beni övenler
Üzerimde yaşar kanım emerler
Harap Ayasofya viran kemerler
Gözleriniz açıp görmediniz ki

Öbek, öbek doldurdunuz çevremi
Yandı ormanlarım takın beremi
Yaralıya merhem sürmek çaremi
Yandım yaralandım görmediniz ki
  
Taşa çevirdiniz Beşiktaş’ımı
Sebepsiz ezdiniz benim başımı
Artık gelip silin akan yaşımı
Kalmadı yeşilim görmediniz ki.

Galata Kulesi ve de Topkapı
Sorarım kaldı mı eski bir yapı
Bir gün elde kalır yırtık bir tapu
Paylaşırlar beni görmediniz ki.





Acımadınız ki o Çamlıca’ya
Katlanıyor acılardan acıya
Yukarıdan aşağı in Kanlıca’ya
Yalılarım yandı görmediniz ki.

Sevin Kadıköy’le Üsküdar’ımı
Ağlayıp giderim duyun zarımı
Size verdim toprağımı varımı
Aldınız varlığım görmediniz ki.

Kırmayın Dünya’nın dönen çarkını
Başıma yıktınız evim barkımı
Kuşa çevirdiniz Taksim Parkını
Parklarım yok oldu görmediniz ki


Emirgan’da lâle bahçelerimi
N’ olur koparmayın çiçeklerini
Ortaköy Yeniköy göz Bebeğimi
Nasıl paylaştılar görmediniz ki.

Topkapı’nın altı güzel Gülhane
Emirgan da kayıp oldu çayhane
O güzel kıyılar doldu meyhane
Çalıp çırpanları görmediniz ki.

Baktım Beyoğlu’nun sokaklarına
Güzelleri düşmüş bataklarına
Sözüm kıymet bilmez salaklarına
Çiçek Pasajımı görmediniz ki.


Ne Sarıyer kaldı nede Beykoz’u
Orman yakanların kalmadı kozu
Zengini fakiri kaçırdı dozu
Yakıp yıkanları görmediniz ki.

Eyüp Sultan’ımdı pirlerin piri
Görün ki gidenler dönmüyor geri
Güzel idim kurulduğumdan beri
Sizler güzelliğim görmediniz ki

Şişli’den bakarım Nişantaşı’na
Sormadınız neler gelmiş başına
Cihangir’in altı Kabataş’ıma
Neler olduğunu görmediniz ki.





Cinayet işlenir serimi seri
Gidenler söylenir dönmeyiz geri
Yok, oluyor Osmanlı’nın eseri
Yanan eserlerim görmediniz ki.

Balıkçılar katletmesin balığım
Devam edip gitsin canlı varlığım
Bozulmasın denizlerde sağlığım
Marmara depremim görmediniz ki

Anlatın Dünya’ya özelliğimi
Kaybettirmen bana şu benliğimi
Görmek ister Dünya güzelliğimi
Âşık olanlarım görmediniz ki.

Saymakla bitmiyor benim dertlerim
Siz işkence yapın ben sabrederim
Bir gün gelir elinizden giderim
Elden gidenleri görmediniz mi?

Artık değiştirin siz bu düzeni
Yaşatmayın orman yakıp gideni
El ele verip de koruyun beni
Siz insanlar beni sevmediniz mi?

17 Ocak 2002

19 Haziran 2012 Salı

KÜL OLDUM


Sen benim gönlümde gül’den bahçemsin
Aşkımla yeşerdin, açtın gül oldun
Damarımda  kansın dilde hecemsin
Gizledim aşkımı yandım kül oldum
 
Gurbet elin sokağında, yolunda
Hep dolaştım durdum sağın solunda
Ölmeyi istedim senin kolunda
Koştum sana doğru aktım sel oldum



Seninle yaşadım kışı baharı
Hasretin içimde sönmüyor gayrı
Kalbimi dağladı aşkın buharı
Yandım senin için yandım kül oldum

Gözlerin gülmezse tutuyor sara
Sen olmazsan, Taci düşüyor dara
Ak olsun bahtımız, olmasın kara
Yandım aşkın ile, yandım kül oldum

19/06/2012

Tacettin kekeç

18 Haziran 2012 Pazartesi

2012 BABALAR GÜNÜ

Başıma taç yaptım, süsledim seni
Ayağın altında turabım baba
Sattın ceketini okuttun beni
Bu dünyada sensiz harabım baba


Babasız, anasız nasıl gülerim
Arkanızdan ağlar yaşım silerim
Sizi her an anar, rahmet dilerim
Okuduğum Kur'an kitabım babam




Senden ayrılalı tam on dört sene
Babalar gününde sensizdim yine
Sensiz geçen anım sığmıyor güne
Çözsem de tutmuyor hesabım baba 


Hasretimle yandın, yandırdın baba
Taci'yi köşküne kondurdun baba
Çekilen ayrılık gelmez hesaba
Yazsam da okunmaz kitabım baba


17/06/2012

8 Haziran 2012 Cuma

HASTANE


Bekliyorum hasta, hasta kuyrukta
Baktım personelin keyfi dorukta
Bir yere gidemem sual sorup da
Beni düşünceye saldın hastane.
 
Akşam yattım sabah ameliyata
Alıp indirdiler bir zemin kata
Vurdular narkozu iliğe ete
Karardı şu dünyam daldım hastane.

İki koldan akar şişeden serum
Oksijenle kan’ı ister doktorum
Sordum doktoruma yapmadı yorum
Neden sonra nefes aldım hastane.

Duyan dostlar koşuştular yanıma
Aldığım kan dokunuyor kan’ıma
Canlarım oturmuş sağım soluma
Akan damlaları saydım hastane.

Bir yandan akıyor kan’ım drenden
Başım alamadım gelip gidenden
Bu gün haber aldım Akın Kerem’den
Özlediğim sesi duydum hastane.

02 Ekim 2004

GÜMRÜKÇÜNÜN GÜNLÜĞÜ


Sabah dokuz işe başlar tescille
Her söze katlanır yemeden sille
Dikkat et gümrükçü gitmesin kelle
İşin sabır gücün sabır gümrükçü.

Ambara girersin bulunmaz malın
Ararsın yorulursun kırılır belin
Sakın çok söz etme kızmasın kelin
Sabır eyle bulacaksın gümrükçü.

Yaptırırsın kimya hane tahlili
Güçlük varsa dağıtırsın camili
Bankalardan çeki alır hamili
Yalın taban koşacaksın gümrükçü.

Beyan noksan ise ceza on katı
İtirazın on beş olmaz on altı
Sabahları yolda yapar kahvaltı
Bilmediğin soracaksın gümrükçü.

Ambardaki malın yarısı yırtık
Adı rezervedir ederler tırtık
Manifesto varsa olmaz hırsızlık
Ah vah ile günün geçer gümrükçü.

El vergisi can sevgisidir derler
El vermezse işe bakmaz giderler
Tek liraya bile boyun eğerler
Kendini alıştır adın gümrükçü.

İş bitince masraf tanımaz tüccar
Yapar kaçakçılık yurtdışı kaçar
Komisyon bedeli gözüne batar
İnsanları tanı be hey gümrükçü.

Çalış çırpın cepte yoktur metelik
Sende yoktur hiç kimseye gebelik
Alnı açık gezer ölmedi mertlik
Para sende derler adın gümrükçü.

Tarifedir beynin kanun sözlerin
Gönlün zengin yükseklerde gözlerin
Yaşam bir çiledir düşünme derin
Uydur tarifeye adın gümrükçü.

Memurla tüccarın gözü sendedir
Derler gümrükçüsün kasa sendedir
Kazancın dillerde gözde perdedir
İnanmazlar sana adın gümrükçü.

Yaşantımı yazdım inanın bana
Dorudan sapamam kıyamam cana
Para değil derdim bu bir yansıma
Anladım ki Taci, adın gümrükçü.

19 Mayıs 1966

Düşlerim


Geçen yıllarımı geçirdim gözden
Vatan hasretini çekerim özden
Gurbet kelimesi düşmüyor sözden
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

Yoruldum yâd elde hep koşa,koşa
Otuz üç yaş bitti kar yağdı başa
Dilerim emeğim gitmesin boşa
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

Bazen bıktım derim şu yâd elinden
Gurbeti,hasreti düşürmem dilden
Kâğıdım kalemim düşmez elimden
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

Babama yalvardım affet kusurum
Yazdığın şiiri her gün okurum
Necdet’in diyor ki vallah susuzum
Vatan’a dönmeyi düşler dururum.

30 EKİM 2004
Necdet KEKEÇ / Köln

DOKTORUM


Doktoruma gittim yazdı raporum
Durmadan raporum açar okurum
Yalvardım doktora bildir durumum
Sonun ameliyat dedi doktorum.

Diyafram sinüste oluşmuş yara
Saklarım söylemem o nazlı yara
Analiz’im yaptım ben kare, kare
Baktım ki doğruyu söyler doktorum.

Otuz eylül ameliyat günü’mü?
Unutturma Allah doğum günümü
Tattırma genç yaşta bana ölümü
Kesip dikeceğim dedi doktorum.

Üst, üste hastalık geldi haneye
Doktorum dedi ki yat hastaneye
Gerek var mı dedim bir bahaneye
Baktım acil diyor benim doktorum.

Doktorumun adı Kamil Alpay’dır
Gidip geliyorum kırk sekiz aydır
İğnesi ipliği elide yaydır
Baktım kesip dikmiş benim doktorum.
Sonsuz teşekkürler canım doktorum.

04 Ekim 2004